Davetli Derleme

Mamografide Kitle Dışı Bulgular ve Ayırıcı Tanı

10.4274/trs.2023.237108

  • Ayşenur Oktay
  • Özge Aslan

Gönderim Tarihi: 15.05.2023 Kabul Tarihi: 04.09.2023 Trd Sem 2023;11(3):278-296

Mamografi meme kanser taraması ve tanısal incelemesinde primer görüntüleme yöntemidir. Meme kanserine bağlı mortalite ve morbiditenin mamografik taramalarla azaldığı gösterilmiştir. Ayırıcı tanı ve doğru yönlendirme için lezyonlara standardize yaklaşım önemlidir. Bulguların değerlendirmesinde Amerikan Radyoloji Birliği tarafından geliştirilen, en son 2013 yılında güncellenen Meme Görüntüleme Raporlama ve Veri Kayıt Sistemi atlası kullanılmaktadır. Lezyonlar kitle ve kitle dışı bulgular olarak kategorize edilmektedir. Kitle dışı bulgular kalsifikasyonlar, asimetri ve yapısal distorsiyonlar olarak sınıflandırılır. Bu bölümde kitle dışı mamografi bulguları tartışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Mamografi, meme kanseri, mikrokalsifikasyon, yapısal distorsiyon, asimetri

GİRİŞ

Mamografik görüntülemede saptanan önemli bulgulardan birisi kalsifikasyonlardır. Bunlar esas olarak kalsiyum oksalat ve kalsiyum fosfat-kalsiyum hidroksiapatit formunda olup, duktal sistem, asinuslar, stroma ve damarlarda görülebilirler [1]. Mikrokalsifikasyonlar 1 mm’nin altı boyutlardaki meme kalsifikasyonlarını tanımlamaktadır. Bu boyuttaki kalsifikasyonların saptanabilmesi ve değerlendirmesi için yüksek görüntü kalitesinde mamografiler gereklidir. Günümüzde yaygın olarak kullanılan dijital teknolojilerle genel olarak teknik kalitede artış sağlanmış ve kalsifikasyon saptanabilirliği artmıştır. Magnifikasyon grafileri mikrokalsifikasyonların değerlendirmesinde çok değerlidir, saptanan kalsifikasyonların daha detaylı değerlendirmesini ve standart grafilerde çok iyi görülemeyen kalsifikasyonların gösterilmesini sağlar [2].

Organize mamografi taramalarının başlaması ile beraber mikrokalsifikasyonların görülme sıklığı artmıştır. Mikrokalsifikasyonlar meme kanserinin erken bulgusu olabilir. Duktal karsinoma in situ (DKİS) tanısı alan olgularda en sık karşılaşılan bulgudur. DKİS’lerin yaklaşık %75’i mamografide mikrokalsifikasyonla ortaya çıkar [3]. Yalnız malign lezyonlar değil, benign proliferatif meme hastalıklarında da sık karşılaşılan bulgulardan birisi kalsifikasyonlardır. Kalsifikasyonlar için yapılan biyopsilerde daha sık karşılaşılan sonuç benign tanı olmaktadır [4, 5]. Bu nedenle tarama mamografi pratiğinde kalsifikasyonların saptanması ve değerlendirmesi önemlidir. İnterval değişiklikleri görmek için eski mamogramlarla karşılaştırma yapmak kalsifikasyonlara yaklaşımda yardımcıdır.

Mamografide saptanan kalsifikasyonlar boyut, morfoloji ve dağılım paternlerine göre değerlendirilir ve bu değerlendirme sonucunda tipik benign ve kuşkulu olarak iki ana kategoride sınıflandırılırlar. Meme Görüntüleme Raporlama ve Veri Kayıt Sistemi (BI-RADS) 5. baskı atlasına göre kalsifikasyonlar için kullanılan tanımlayıcılar Tablo 1’de yer almaktadır [6]. Benign kalsifikasyonlar tipik olarak daha belirgin, kaba, düzgün konturlu olup kolay görülürler. Malign kalsifikasyonlar ise genellikle küçük boyutludur ve daha iyi değerlendirebilmek için magnifikasyon grafisi gerekebilir.

Benign kalsifikasyonların bir kısmı tipik tanı koydurucu özellikler gösterir. Bu kalsifikasyonlar şunlardır:

Tipik Benign Kalsifikasyonlar

Deri kalsifikasyonları: Deri kalsifikasyonlarının görünümleri patognomoniktir. Genellikle çok sayıda, yuvarlak ve lüsent merkezli grup kalsifikasyonlar olarak görülür (Resim 1). Mamografik pozisyona göre tanjantsiyel yerleşimliler yüzeyde deri içinde görülürler.

Vasküler kalsifikasyonlar: Meme arterlerinin duvarında biriken kalsiyumlara bağlıdır. Vasküler yapıları takip eden paralel, lineer tübüler kalsifikasyonlar olarak görülür. Sıklıkla 50 yaş üzerinde, diyabet ve kronik böbrek yetmezliği öyküsü olan hastalarda daha sıktır. Morfolojileri tipiktir, ancak erken evrede az sayıdaki kalsifikasyonlarda duktal kalsifikasyonları taklit edebilir. Ayrım için büyütme grafileri yardımcıdır.

Kaba ya da “patlamış mısır” kalsifikasyonlar: Bu kalsifikasyonlar tipik olarak 2-3 mm üzerinde, genellikle bir fibroadenom nodülü içinde yer alan kaba şekilsiz kalsifikasyonlardır. Bazen bu kalsifikasyonlar nodül opasitesi olmaksızın tek başına izlenir (Resim 2).

Büyük lineer kalsifikasyonar: “Sekretuar” ya da çubuk şeklinde kalsifikasyon olarak da adlandırılır. Duktal ektazi, sekretuar hastalık ya da plazma hücreli mastitle ilişkili, duktuslar içinde devamlı ya da kesintili, düzgün çizgisel kalsifikasyonlardır. Bazen periduktal kalsifikasyonlar görülür ve merkezleri lüsent izlenir (Resim 3). Bu kalsifikasyonlar genellikle bilateraldir ve düzgün konturlu olup, meme başına doğru duktal uzanım gösterirler [7].

Yuvarlak (punktat) kalsifikasyonlar: Bu kalsifikasyonlar asiner ya da lobüler yerleşimli yuvarlak şekilli kalsifikasyonlardır. Boyutları 0,5 mm’nin üzerinde ise yuvarlak, bu boyutun altında ise “punktat” olarak tanımlanır (Resim 4).
Çok sayıdaki kalsifikasyonların boyutları değişkenlik gösterebilir. Her iki memede difüz olduğunda benign kabul edilir, ancak tek memede izole olduğunda daha detaylı değerlendirme, önceki grafilerle karşılaştırma ve morfolojik detaylı inceleme önerilir. Küme oluşturan punktat kalsifikasyonlarda BI-RADS 3 olarak değerlendirilerek kısa dönem takip yapılabilir. Ancak yeni gelişen, takipte sayıca artan ya da dağılımı kuşkulu değerlendirilen bu morfolojideki kalsifikasyonlarda biyopsi önerilmelidir [6].

Halka kalsifikasyonlar: Bu kalsifikasyonlar “yumurta kabuğu” kalsifikasyonlar olarak tanımlanırken son BI-RADS atlasında halka kalsifikasyonlar olarak adlandırılmıştır. Yuvarlak, lüsent merkezli, çoğunlukla ince duvar kalsifikasyonları için kullanılır ve yağ nekrozu ve kist duvarlarında gelişirler (Resim 5).

Distrofik kalsifikasyonlar: Travma, cerrahi ya da radyoterapi sonrasında yağ nekrozu oluşumu sonucu gelişen, düzensiz şekilli ve genellikle 1 mm’den büyük kalsifikasyonlardır (Resim 6). İmplant kapsülü komşuluğunda da gelişebilir. Distrofik kalsifikasyonlar erken evrede şekil ve yapı olarak kuşkulu kategorideki heterojen kalsifikasyonlar ile karıştırılabilir. Her iki kalsifikasyon da birbirine benzemesine rağmen ikisi arasında boyut farkı bulunmaktadır. Kısa süreli takip ile distrofik kalsifikasyonlar belirgin hale gelebilir.

Kalsiyum sütü: Makro ve mikrokistler içindeki sedimente olan kalsiyumdur. Kraniyokaudal (CC) grafilerde yuvarlak ve silik izlenirken, lateral pozisyonda kistin tabanında seviye oluşturarak yarımay ya da körvilineer morfoloji kazanır, “çay fincanı” görünümü olarak da tanımlanır [8]. Genellikle grup yapmış olarak ortaya çıkar.

Sütür kalsifikasyonları: Sütür materyalinde kalsiyum birikimi ile ortaya çıkar. Lineer ya da tübüler şekillidir. Radyoterapiye giden hastalarda iyileşmedeki sorunlar nedeniyle daha sık görülür [9].

Kuşkulu Mikrokalsifikasyonlar

Kuşkulu kategoride değerlendirilerek biyopsi önerilen kalsifikasyonlar dört morfolojik grupta sınıflandırılır.

Amorf: Bu kalsifikasyonlar bulanık ve şekilleri net olmayan kalsifikasyonlardır (Resim 7). Bu tip kalsifikasyonlar grup, lineer ya da segmental dağılımda olduğunda biyopsi önerilmelidir. Ancak bilateral, difüz dağılımda olduğunda, genellikle yuvarlak kalsifikasyonlardaki gibi benign kategoride değerlendirilebilir. ACR BI-RADS sistemine göre 4b kategoride yer alır, pozitif prediktif değer %20 civarındadır [6].

Kaba heterojen: Genellikle 0,5-1 mm arası çaplarda, distrofik kalsifikasyonlara göre daha küçük boyutlarda, düzensiz şekilli kolay görünen kalsifikasyonlardır. Benign lezyonlarda görülebileceği gibi tek grup olduğunda kuşkulu değerlendirilmeli ve biyopsi önerilmelidir (Resim 8). Bu kalsifikasyonlarda pozitif prediktif değer %15’in altındadır, bu nedenle BI-RADS 4b kategoride sınıflandırılır [6].

İnce pleomorfik: Genellikle 0,5 mm’nin altı boyutlarda, amorf kalsifikasyonlara göre daha belirgin göze çarpan, farklı boyutta ve düzensiz şekildeki kalsifikasyonlardır. İnce lineer ve ince lineer dallanan kalsifikasyonlardan çizgisel partikül içermemesiyle ayrılır. Pozitif prediktif değer %29 civarındadır ve BI-RADS 4b kategoride değerlendirilir (Resim 9) [6].

İnce lineer ya da ince lineer dallanan: Çapları 0,5 mm’nin altında ince, lineer ve düzensiz, duktus lümenini doldurması nedeniyle bazen dallanma gösteren kalsifikasyonlardır. Kuşkulu kalsifikasyonlar içinde %70 oranlarında, en yüksek pozitif prediktif değere sahiptir, bu nedenle BI-RADS 4c olarak kategorize edilir (Resim 10) [6].

Kuşkulu kalsifikasyonlar için son BI-RADS sınıflamasına göre yalnızca 4b ve 4c olarak kategorizasyon önerilmektedir. Ancak bu sınıflamaya alternatif olarak BI-RADS 4a’yı dahil ederek kategorizasyon öneren araştırıcılar vardır [10]. Yüksek kuşkulu kalsifikasyonlarda BI-RADS 5 kategorizasyonu da kullanılabilmektedir [11]. Kalsifikasyonların morfolojik olarak karakterizasyonunda değerlendiriciler arası değişkenlik söz konusudur [12].

Kalsifikasyonların Dağılımı

Kalsifikasyonların dağılım paterni maliginte olasılığını belirlemede önemlidir. Dağılım paternlerine göre kalsifikasyonların dağılımı şöyledir [13]:

Difüz: Kalsifikasyonlar memede yaygın dağınık izlenir, bilateral olabilir. Hemen her zaman benigndir.

Bölgesel: 2 cm’den daha geniş alanda dağılan kalsifikasyonlar için kullanılır. Duktal dağılıma göre malignite olasılığı daha düşüktür.

Grup ya da küme: Meme dokusunun küçük bir alanında görülen grup oluşturmuş kalsifikasyonları tanımlar (Resim 8).

Lineer (çizgisel) seyirli: Duktus içindeki kalsifikasyonlar bu şekilde görülür. İnce ve düzensiz morfolojide olduğunda malignite kuşkusu yüksektir (Resim 10).

Segmental: Duktus ve dallarında lokalize kalsifikasyonları tanımlar, malignite olasılığı en yüksektir [6, 14].

Kalsifikasyonların morfolojisinden bağımsız olarak meme içindeki dağılım paternleri malignite riskini belirlemede yardımcıdır. Lineer ya da segmental dağılım gösteren kalsifikasyonlar yüksek kuşku gösterirken, bölgesel dağılım tek başına daha az kuşku taşır. Küme yapan kalsifikasyonlar ise lineer ve segmental dağılıma göre daha az malignite olasılığı göstermektedir. Difüz dağılımda nadiren malignite saptanmaktadır [15].


KALSİFİKASYONLARA YAKLAŞIM

Taramada saptanan kalsifikasyonlar morfoloji ve dağılımlarına göre değerlendirildikten sonra kategorize edilir [16]. En yüksek kuşku uyandıran bulgu dikkate alınmalıdır. Değerlendirme sonucunda tipik benign- BI-RADS 2 olarak kategorize edilen kalsifikasyonlarda rutin takip önerilir. Yuvarlak şekilli, grup oluşturmuş kalsifikasyonlar olası benign- BI-RADS 3 olarak sınıflandırılarak, 6 ay sonra takip önerisi yapılabilir. Kuşkulu morfolojik bulgular varsa BI-RADS 4 olarak değerlendirilerek stereotaktik iğne biyopsisi önerilir [6]. Önerilen biyopsi tipi 7-12G iğneler kullanılarak yapılan vakum destekli biyopsidir, kor biyopside eksik tanı olasılığı daha yüksektir. Bu nedenle tanısal işlem 14G trukat iğne ile yapılacaksa daha fazla doku örneği alınması önerilir. Ultrasonografi (US) ile tanımlanabilen kalsifikasyonlar için US rehberliği kullanılabilir. Spesmen grafisi örneklemenin yeterliliğini değerlendirmek açısından önemlidir (Resim 11) [17]. Tanı amaçlı açık cerrahi biyopsi son seçenek olarak uygulanabilir [18].

Biyopsi sonrası elde edilen patolojik tanı ile radyolojik bulgular korele edilmelidir. Elde edilen patoloji sonuçlarının görüntüleme bulgularını yeterli açıklaması istenir. Radyoloji ve patoloji uyumsuz sonuçlarda biyopsi tekrarı ya da alternatif olarak açık biyopsi düşünülebilir.

Sonuçta, kalsifikasyonların saptanması, değerlendirmesi ve karakterize edilerek kuşkulu olgularda görüntüleme rehberliğinde iğne biyopsisi ile örneklenmesi, ardından radyoloji-patoloji korelasyonu ile sonuçların yeterli ve uyumlu olup olmadığının değerlendirmesi radyoloğun önemli bir sorumluluğudur.


ASİMETRİ

Mamografide izlenen asimetrilerin çoğunlukla önemli bir sebebi yoktur, nadiren malignitenin bulgusu olabilir. Ancak asimetrilerin normal fibroglandüler doku dansitesine benzerliği nedeniyle değerlendirmede zorluklar vardır [19, 20]. Asimetriler non-palpabl meme kanserlerinin %6’sını oluşturur ve atlanan kanserlerin %27’sini temsil eder [19]. ACR BI-RADS atlası 5. baskısında belirtildiği üzere asimetriler dört ayrı grupta tanımlanmaktadır; asimetri, fokal asimetri, global asimetri ve gelişen asimetri [6, 19].

Asimetri mamografide, CC veya mediolateral oblik (MLO) olmak üzere, tek pozisyonda görülen ve kitle oluşturmayan dansiteyi ifade eder. Tarama mamogramlarının %3,3’ünde görülür. Konveks kenarları yoktur, konkav sınırlıdır, yağ dokuları arasında yerleşim gösterir ve tek bir kadranı ilgilendirir. Genellikle normal fibroglandüler dokuya ait dansiteden kaynaklanır (Resim 12, 13) [20].

Asimetri normal fibroglandüler dokuyu işaret edebildiği gibi maligniteyi de gösterebilir, bu nedenle ek mamografi çekimleri, US, meme manyetik rezonans görüntüleme (MRG) gibi ek görüntüleme yöntemlerine ihtiyaç duyulabilmektedir [21].

Fokal asimetri iki pozisyonda da (CC ve MLO) görülebilen, genelde tek bir kadranı ilgilendiren dansitedir (Resim 14, 15) [19]. Asimetri tanımlanırken diğer meme ile karşılaştırılır ve simetriğine bakıldığında karşılığı yoktur [5]. Tarama mamografilerinde %0,87-21,4 aralığında görülmekte ve genel malignite olasılığı %0,67-3,7 olarak bildirilmektedir [6, 19, 20].

Kuşkulu bir asimetri- fokal asimetri varlığında bu alan spot kompresyon grafisi (Resim 16, 17) ve tam lateral grafi (Resim 18) ile değerlendirilebilir, US bakı yapılabilir [22]. Lateral grafi mediolateral ya da lateromedial olarak alınabilir [22]. Örneğin; CC görüntüde memenin iç kadranında bulunan bir asimetri için lateromedial grafi tercih edilerek lezyon filme veya dedektöre daha yaklaştırılır [22]. Bu değerlendirmeler sonrası kuşku duyulmaz ise BI-RADS 3 kategoride değerlendirilir ve 6 ay sonra tek poz mamografi ile kontrol yapılır.

İzlenen asimetri normal fibroglandüler dokunun kümeleşmesinden kaynaklanıyor ise, Cooper ligamanları düzgündür ve komşu parankim ile deri-altı yağ dokusu arayüzünde ondülasyon bulgusu yoktur [22].

Gelişen asimetri bir fokal asimetridir. Bir önceki incelemeye göre yeni ortaya çıkan, konveks sınırları olmayan, boyut artışı gösteren ve/veya kuşku uyandıran asimetrilerdir [23]. Mamografilerde %0,11-4,4 aralığında görülmektedir ve %7,4-26,7’sinde malignite gelişimi bildirilmektedir [6, 19, 20, 23]. Leung ve Sickles [24, 25] 311 gelişen asimetride %13, Chesebro ve ark.’ları [26] 201 gelişen asimetride %15 malignite oranı bildirmiştir.

Gelişen asimetrinin saptanmasında mamografilerin önceki yıllardaki mamogramlarla karşılaştırılması büyük önem taşımaktadır [23]. Takipte boyut artışı, dansite değişikliği, mikrokalsifikasyon ya da distorsiyon eklenirse “gelişen asimetri” olarak değerlendirilmeli ve BI-RADS 4 kategori belirtilerek görüntüleme rehberliğinde iğne biyopsi ile doku tanısına gidilmelidir (Resim 19, 20) [23]. Gelişen asimetrilerin çoğu benign olarak tanı alsa da biyopsi ile kanıtlanması gereklidir. Benign nedenler arasında fibrozis, fibrokistik değişiklikler, fibroadenom, psödoanjiomatoz stromal hiperplazi, yağ nekrozu, kilo alımı/kaybı, hormon replasman tedavisi yer almaktadır [24, 25].

Gelişen asimetrileri değerlendirmek için spot kompresyon grafisi, lateral grafi ve rolling grafisi alınabilir. Spot grafi ile dağılan ancak birden fazla pozisyonda kuşkulu olan, gelişen asimetrilerde invaziv lobüler karsinom akılda tutulması gereken bir tanıdır [23]. Belli bir arkta düşük dozda görüntüler alarak, memenin üç boyutlu rekonstrükte kesitsel görüntülenmesini sağlayan dijital tomosentez mamografi (DBT) ile normal fibroglandüler dokunun kümeleşmesinden kaynaklanan asimetrilerin ayrımı sağlanarak geri çağırma oranları azaltılabilir [23, 27]. Tanısal mamografik değerlendirme ile gelişen asimetrilerin yarısından fazlasının sumasyon artefaktından kaynaklandığı bildirilmektedir [23, 25]. Gelişen asimetri durumunda lezyonun lokalizasyonu, optimum pozisyonlama ve aynı büyütme ile alınmış MLO, ML ve CC grafilerin üçlü değerlendirilmesi ile yapılabilir. Hedeflenmiş US ile lezyon lokalizasyonu değerlendirilir. US ile gelişen asimetrilerin %8,5’inde basit parankimal kist saptanmıştır [25]. Ancak US karşılığı olmayan asimetrilerin %25’inde ilerleyen dönemde malignite geliştiği bildirildiğinden, bu tip kuşkulu olgularda stereotaktik biyopsi ile doku tanısına gidilmelidir [25].

Global asimetri bir kadrandan daha büyük alanı içeren asimetridir, genellikle varyasyonel bir durumdur (Resim 21). Mamogramların %3’ünde görülür [6, 19]. Ancak eşlik eden diğer bulgular varlığında (deride kalınlaşma, distorsiyon,...vb.) malignite açısından ayırıcı tanı yapılmalıdır. İnvaziv lobüler karsinomda global asimetri görülebilir [22].

Gurando ve ark. [19] yaptığı dijital 2D mamografi ve DBT’nin karşılaştırıldığı çalışmada en sık meme kanseri saptanan asimetri tipi gelişen asimetri olup, ikinci sırada fokal asimetriler, üçüncü sırada tek pozisyonda saptanan asimetriler görülmüştür. Global asimetri olan hastaların iki yıllık takibinde malignite gelişimi görülmemiştir [19].

Asimetriler kitlelere göre konkav sınırlıdır, yağ dokuları arasında yerleşim gösterir. Eğer asimetri nedeni benign bir nedene bağlanamıyorsa biyopsi ile doku tanısına gidilmelidir [19, 23]. US karşılığı olan lezyonlarda US rehberliğinde kalın iğne biyopsi tercih edilir. US ile gösterilemeyen lezyonlarda stereotaktik biyopsi yapılır ve biyopsi yapılan alana klip bırakılır [23]. Biyopsi sonrasında radyoloji ve patoloji uyumu var ise yakın klinik ve radyolojik takip yapılır [23]. Radyoloji ve patoloji uyumu yok ise biyopsi tekrarı ya da cerrahi eksizyon önerilmelidir.

Asimetrilerin değerlendirilmesinde meme MRG standart bir görüntüleme yöntemi değildir [25]. Tanısal mamografi ve US ile çözülemeyen ve kuşkunun devam ettiği olgularda problem çözücü yöntem olarak tercih edilebilir. Özellikle gelişmekte olan asimetrilerde MRG karşılığının olmaması biyopsi gerekliliğini ortadan kaldırmamaktadır. Çok merkezli bir çalışmada MRG’nin negatif öngörü değeri %85 olarak bildirilmektedir [28].


YAPISAL DİSTORSİYON

Meme dokusu içinde kitle olmaksızın, ortada bir boşluğa doğru meme dokusunun çekilmesi ve normal yapının bozulması olarak izlenir (Resim 22) [29-31]. Yapısal distorsiyon malignite için yüksek pozitif prediktif değere sahip silik bir mamografi bulgusudur [27, 32]. Meme kanserinin en tipik bulguları arasında üçüncü sıradadır [30-33]. Yapısal distorsiyon, benign ya da malign durumlar ile beraber olabilir [29]. Malignite için pozitif öngörü değeri %75 olarak bildirilmektedir ve yanlış negatif mamogramlarda atlanan en sık bulgudur [27, 30]. Benign durumlar arasında operasyona sekonder gelişen skar dokusu, radyal skar ve kompleks sklerozan lezyon, sklerozan adenozis, yağ nekrozu, fibromatozis ve granüler hücreli tümör sayılabilir [29, 34].

Yapısal distorsiyon tek başına olabileceği gibi, mikrokalsifikasyon, asimetri ve kitleler ile birlikte görülebilmektedir ve bu durumlarda malignite açısından yüksek kuşkuludur [29].

Yapısal distorsiyonlara yapılan biyopsiler ile Baker ve ark. [35] %60’ında, Bahl ve ark. [36] ise %75’inde malignite olduğunu göstermiştir. Villa-Camacho ve Bahl [34] biyopsi sonucu benign olan 129 yapısal distorsiyonda, cerrahi eksizyon ile, atipisiz olanlarda %2,2, atipili sonuçlarda %28,2 malignite bildirmiştir. Malign durumlar arasında en sık görülen tipler duktal ve lobüler invaziv kanserlerdir. DKİS olgularının %2-10’unda yapısal distorsiyon görülmektedir [29].

Meme kanseri erken tanısında mikrokalsifikasyonlar ile karşılaştırıldığında, yapısal distorsiyonların erken tanısı, hasta prognozunu daha fazla iyileştirmektedir [27].

2D dijital mamografide özellikle dens meme yapısı olan kadınlarda normal fibroglandüler dokunun süperpozisyonu nedeniyle yanlış değerlendirme yapılabilir, gerçek lezyonlar atlanabilir [29, 33]. DBT tekniği ile elde edilen 3D görüntüler ile dokuların süperpozisyonundan kaynaklanan zorluklar azalmıştır [19, 29, 31, 33, 37]. Meme lezyonlarının saptanmasında 2D konvansiyonel ve dijital mamografi ile karşılaştırıldığında, tomosentez mamografinin duyarlılığı daha yüksektir [27, 29, 32, 33].

Dibble ve ark. [27] yaptığı 59 yapısal distorsiyon ve kontrol grubunu içeren çalışmada, DBT ile gözlemciler arası değişkenliğin azaldığı, duyarlılık ve özgüllüğün arttığı gösterilmiştir. Suleiman ve ark. [38], 41 meme radyoloğunu içeren, yapısal distorsiyonu saptamada araştırmacılar arasındaki değişkenliği araştıran çalışmasında, DBT’nin duyarlılığı %87 olarak bulunmuştur. DBT ile kanser saptama oranlarının arttığı ve hastaların geri çağrılma oranlarının azaldığı bildirilmektedir [27].

Yapısal distorsiyon tomosentez görüntülerde kuşkulu ise BI-RADS 4 kategoride değerlendirilerek US yapılmalı ve karşılığı var ise US rehberliğinde kalın iğne biyopsi ile doku tanısına gidilmelidir [32]. US karşılığı yok ise MRG yapılabilir ve MRG’de görülür ise MRG rehberliğinde biyopsi ile doku tanısına gidilebilir. Lezyonun US ve MRG karşılığı yok ise mamografi rehberliğinde stereotaktik biyopsi yapılmalıdır [32].

Biyopsi sonucunda radyoloji patoloji uyumuna bakarak olgu bazında karar vermek gereklidir.

Günümüzde mamografide izlenen yapısal distorsiyonlardaki malignite riskini tahmin etmeye yönelik görüntüleme tabanlı yapay zeka çalışmaları da mevcuttur [33, 35, 36].

Çıkar Çatışması

Yazarlar bu makale ile ilgili olarak herhangi bir çıkar çatışması bildirmemiştir.


Resimler

  1. Wilkinson L, Thomas V, Sharma N. Microcalcification on mammography: approaches to interpretation and biopsy. Br J Radiol 2017; 90: 20160594.
  2. Hernández PLA, Estrada TT, Pizarro AL, Cisternas MLD, Tapia CS. Breast calcifications: description and classification according to BI-RADS 5th Edition. Revista Chilena de Radiología 2016; 22: 80-91.
  3. Barreau B, de Mascarel I, Feuga C, MacGrogan G, Dilhuydy MH, Picot V, et al. Mammography of ductal carcinoma in situ of the breast: review of 909 cases with radiographic-pathologic correlations. Eur J Radiol 2005; 54: 55-61.
  4. Esen G, Tutar B, Uras C, Calay Z, İnce Ü, Tutar O. Vacuum-assisted stereotactic breast biopsy in the diagnosis and management of suspicious microcalcifications. Diagn Interv Radiol 2016; 22: 326-33.
  5. Stehouwer BL, Merckel LG, Verkooijen HM, Peters NH, Mann RM, Duvivier KM, et al. 3-T breast magnetic resonance imaging in patients with suspicious microcalcifications on mammography. Eur Radiol 2014; 24: 603-9.
  6. D’Orsi CJ, Sickles EA, Mendelson EB, Morris EA. American College of Radiology [ACR] Breast Imaging Reporting and Data System Atlas [BI-RADS Atlas], 5th ed. American College of Radiology 2013.
  7. Sickles EA. Breast calcifications: mammographic evaluation. Radiology 1986; 160: 289-93.
  8. Linden SS, Sickles EA. Sedimented calcium in benign breast cysts: the full spectrum of mammographic presentations. AJR Am J Roentgenol 1989; 152: 967-71.
  9. Cardenosa G. Breast Imaging. Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia, PA (2004).
  10. Kim SY, Kim HY, Kim EK, Kim MJ, Moon HJ, Yoon JH. Evaluation of malignancy risk stratification of microcalcifications detected on mammography: a study based on the 5th edition of BI-RADS. Ann Surg Oncol 2015; 22: 2895-901.
  11. Henrot P, Leroux A, Barlier C, Génin P. Breast microcalcifications: the lesions in anatomical pathology. Diagn Interv Imaging 2014; 95: 141-52.
  12. Lazarus E, Mainiero MB, Schepps B, Koelliker SL, Livingston LS. BI-RADS lexicon for US and mammography: interobserver variability and positive predictive value. Radiology 2006; 239: 385-91.
  13. Rominger M, Wisgickl C, Timmesfeld N. Breast microcalcifications as type descriptors to stratify risk of malignancy: a systematic review and meta-analysis of 10665 cases with special focus on round/punctate microcalcifications. Rofo 2012; 184: 1144-52.
  14. Chen PH, Ghosh ET, Slanetz PJ, Eisenberg RL. Segmental breast calcifications. AJR Am J Roentgenol 2012; 199: W532-42.
  15. Oktay A. Evaluation of microcalcifications and BI-RADS. Turkiye Klinikleri J Radiol-Special Topics. 2017; 10: 198-204.
  16. Arıbal E. Mamografide bulguların değerlendirilmesi. Meme Hastalıklarında Görüntüleme. Dünya Tıp Kitapevi 2014; 91-106.
  17. Oktay A. Radyolojik patolojik korelasyon; yüksek risk lezyonlarda ne yapmalıyız? Trd Sem 2014; 2: 217-29.
  18. Wilkinson L, Thomas V, Sharma N. Microcalcification on mammography: approaches to interpretation and biopsy. Br J Radiol 2017; 90: 20160594.
  19. Gurando AV, Babkina TM, Dykan IM, Kozarenko TM, Gurando VR, Telniy VV. Digital breast tomosynthesis and full-field digital mammography in breast cancer detection associated with four asymmetry types. Wiad Lek 2021; 74: 842-8.
  20. Chesebro AL, Winkler NS, Birdwell RL, Giess CS. Developing Asymmetries at mammography: a multimodality approach to assessment and management. Radiographics 2016; 36: 322-34.
  21. Johnson B. Asymmetries in mammography. Radiol Technol 2021; 92: 281M-98M.
  22. Harvey JA, Nicholson BT, Cohen MA. Finding early invasive breast cancers: a practical approach. Radiology 2008; 248: 61-76.
  23. [Price ER, Joe BN, Sickles EA. The developing asymmetry: revisiting a perceptual and diagnostic challenge. Radiology 2015; 274: 642-51.
  24. Giess CS, Chesebro AL, Chikarmane SA. Ultrasound features of mammographic developing asymmetries and correlation with histopathologic findings. AJR Am J Roentgenol 2018; 210: W29-38.
  25. Leung JW, Sickles EA. Developing asymmetry identified on mammography: correlation with imaging outcome and pathologic findings. AJR Am J Roentgenol 2007; 188: 667-75.
  26. Chesebro AL, Winkler NS, Birdwell RL, Giess CS. Developing Asymmetry at mammography: correlation with US and MR ımaging and histopathologic findings. Radiology 2016; 279: 385-94.
  27. Dibble EH, Lourenco AP, Baird GL, Ward RC, Maynard AS, Mainiero MB. Comparison of digital mammography and digital breast tomosynthesis in the detection of architectural distortion. Eur Radiol 2018; 28: 3-10.
  28. Bluemke DA, Gatsonis CA, Chen MH, DeAngelis GA, DeBruhl N, Harms S, et al. Magnetic resonance imaging of the breast prior to biopsy. JAMA 2004; 292: 2735-42.
  29. Vijapura C, Yang L, Xiong J, Fajardo LL. Imaging features of nonmalignant and malignant architectural distortion detected by tomosynthesis. AJR Am J Roentgenol 2018; 211: 1397-404.
  30. Partyka L, Lourenco AP, Mainiero MB. Detection of mammographically occult architectural distortion on digital breast tomosynthesis screening: initial clinical experience. AJR Am J Roentgenol 2014; 203: 216-22.
  31. Bachert SE, Jen A, Denison C, Kwait D, Rhei E, Karimova J, et al. Breast lesions associated with mammographic architectural distortion: a study of 588 core needle biopsies. Mod Pathol 2022; 35: 728-38.
  32. Durand MA, Wang S, Hooley RJ, Raghu M, Philpotts LE. Tomosynthesis-detected architectural distortion: management algorithm with radiologic-pathologic correlation. Radiographics 2016; 36: 311-21.
  33. Li Y, He Z, Ma X, Zeng W, Liu J, Xu W, et al. Architectural distortion detection based on superior-inferior directional context and anatomic prior knowledge in digital breast tomosynthesis. Med Phys 2022; 49: 3749-68.
  34. Villa-Camacho JC, Bahl M. Management of architectural distortion on digital breast tomosynthesis with nonmalignant pathology at biopsy. AJR Am J Roentgenol 2022; 219: 46-54.
  35. Baker JA, Rosen EL, Lo JY, Gimenez EI, Walsh R, Soo MS. Computer-aided detection (CAD) in screening mammography: sensitivity of commercial CAD systems for detecting architectural distortion. AJR Am J Roentgenol 2003; 181: 1083-8.
  36. Bahl M, Baker JA, Kinsey EN, Ghate SV. Architectural distortion on mammography: correlation with pathologic outcomes and predictors of malignancy. AJR Am J Roentgenol 2015; 205: 1339-45.
  37. Galati F, Moffa G, Pediconi F. Breast imaging: beyond the detection. Eur J Radiol 2022; 146: 110051.
  38. Suleiman WI, McEntee MF, Lewis SJ, Rawashdeh MA, Georgian-Smith D, Heard R, et al. In the digital era, architectural distortion remains a challenging radiological task. Clin Radiol 2016; 71: e35-40.